kalabalıklarda..
‘çocukluğum yağıyor dışarıda
paslı korkulara , öpmelere sonra
ordular , ordular sıkıntı
güleç savaşlar geliyor
nerde sevmeler , sövmeler orda..’
kalabalıklardaydım çoğu.. doymazlık bir tutkuydu içimde , ilgilere yönelirdi.. öyleydi ya en ilk suçluluğumdu – yatmaklar , el değmemişlik kalırdı yanında.. bilirdi bunu kalabalıklar , öç almayı en iyi bilirdi.. yalnızlığıma el kor – kor da yorgunluğunu katardı bana..
oturmalarda duramazlığım olurdu yorgunluğum – giderdim.. işte böyleyken , böyleyken en çok giderdim , bu hep tepeli kentin bir benim olan doruğuna.. orada , o ben gidince benim olan yerlerde , öyle aşağılarda kalırdı kent , öyle büyürdüm ben yorgunluğumda.. atıverirdim yorgunluğumu aşağılara , o kalabalıkların oralara – tepe gizlerdi ayıp yerlerini.. her atılanı yutardı bu kent , bu yorgunluğumu da kendinin sanırdı , ne çabuk sanırdı..
bir güneş batımı gelirdi sonra.. bir güneş batımı vardı bu kentin , yalnızlığımı kalabalıklardan alır , geri verirdi.. bozkırlığıydı , bozkırlığı kentliğinden önceydi.. en dilediğimiz deniz kentleri , orman kentleri , insan kentleri gün batımında bozkıra yetişemezlerdi ya , böyle bu kent , gün batımında aşardı onları..
bu dorukta , kalabalıkların üstünde diye bildiğim , yörem sensizlik olurdu.. her şey sensizlikti aslında.. sen dediklerim , en sensizliklerimdi.. bozkır ama , bir bozkır sendi bana.. genişlikti , bitmezlikti , kopmuşluktu , ıraklıktı.. ölü evli , ölük insanlı kentten , güve yeniği yaşamlardan utanmışlıktı.. güneş batımında yalnızlığımı kentten alıp geri verendi..
sonra içinde yemek pişmezmiş gibiliği güzel evime dönerdim..
SEVGİ SOYSAL..
ne güzel suçluyuz biz hepimiz..
sana söyleyemediklerimi karıncalara söyleyeceğim , bozkıra senden benden yalnız.
susuyoruz bak hep.. söyleyemediklerimizi susuyor , bilmediklerimizi konuşuyoruz.. bozkır senden benden yalnız , oysa yaratık dolu , yaşam dolu – ya karıncalar..
hep oturup cıgara içiyoruz yetersiz , konyak içiyoruz yetersiz , en asıl yetersiz biziz , yalnızlığımız en yetersiz – ya bozkır..
ben , kadının biriysem sevilmeliyim , sen bilmezsin güzel miyim , bu en büyük güzelliğim senin bilmezliğin , duymazlığın – ya en boş dalmalar gözlerimizde..
bak , tozluyuz biz çok tozluyuz – ya bozkır , bozkır yolundan kamyonlar geçerken kalkan toz..
o başka , yapışkan bizimki , yağmurlarla yıkanmaz..
bak , hayal kurarım , en zevksiz acılıklara gözyaşı dökerim de kendimi bilmem.. biz bilmeyiz birbirimizi ; böylesine mutluyuz bazı..
bu evrende her şeyi silecek birileri , yaşamları hepten.. bu önemli değil ; biz çoktan tükenmişiz..
somutlara güvenimiz yok hiç , onlar kalmaz , yok.. herkesler , her şeylerini çok şeylere harcıyorlar , tutsak kılıyor bu şeyler onları , hep onlara çarpıyorlar yaşantılarında..
ama bak , gerçek tutsaklar biziz , soyuttan gelir bizimki , savaşılmaz..
en değerli somutlarımı yoktan satarım da kurtulamam ötekilerden , bilirsin..
bırakıp bırakıp ırak kentlere bile gidemeyiz , bu uğraş ister..
bak , bizi ağaçlandırmak güçtür – ya bozkır..
SEVGİ SOYSAL..
‘TUTKULU PERÇEM , Bütün Eserleri – 8’ , SEVGİ SOYSAL , İletişim Yayınları , 2004 , 62 sayfa..
‘usanmak her şeye gebedir..’ – SEVGİ SOYSAL